T.C. İçişleri Bakanlığı Araştırma ve Etütler Merkezi

  • KURUMSAL
    • MAKAM
    • HAKKIMIZDA
    • MİSYONUMUZ VE VİZYONUMUZ
    • TEŞKİLAT YAPISI
    • BİRİM YÖNERGESİ
    • İŞ AKIŞ ŞEMALARI
  • PROJELER
    • PLANLANAN PROJELER
    • YÜRÜTÜLEN PROJELER
    • TAMAMLANAN PROJELER
  • RAPORLAR
    • TAKİP EDİLEN ULUSLARARASI RAPORLAR
      • ULUSLARARASI KURUM RAPORLARI
      • ULUSLARARASI DÜŞÜNCE KURULUŞLARI RAPORLARI
    • TAKİP EDİLEN ULUSAL RAPORLAR
      • ULUSAL KURUM RAPORLARI
      • ULUSAL DÜŞÜNCE KURULUŞLARI RAPORLARI
    • HAZIRLADIĞIMIZ RAPORLAR
  • ETKİNLİKLER VE DUYURULAR
  • MAKALELER
    • İÇ GÜVENLİK
    • TERÖR
    • KAMU YÖNETİMİ
    • GENEL KONULAR
  • İLETİŞİM
  • ARAMA
 
 

İçişleri Bakanlığı ve Mülki İdare Algısı Oluşumunda Medya

Kamu Yönetimi Makaleleri > İçişleri Bakanlığı ve Mülki İdare Algısı Oluşumunda Medya - 08 Aralık 2015 Salı + - Yazdır
 
Prof. Dr. Orhan Gökçe[1]-Dr. Selim Çapar[2]
 
 
GİRİŞ
İçişleri Bakanlığı ve Türk İdari Araştırmalar Vakfı işbirliği içinde "Toplumda İçişleri Bakanlığı ve Mülki İdare Amirleri Algısı" adı altında kapsamlı bir araştırma projesi başlatılmıştır. Bu proje dört farklı aşamadan oluşmaktadır. Bu projenin ilk ve önemli aşamasını “Vatandaşın İçişleri Bakanlığı'na ve Mülki İdare Amirlerine Bakışı” konusu oluşturmakta[3] iken, ikinci aşama “Medya Analizi” araştırma konusuna ilişkindir.[4]
Her kurumun kendisini algılama ve tanımlama biçimi vardır. Ama bunun çok önemi yoktur. Önemli ve geçerli olan, bizim ne olduğumuz ya da kendimizi nasıl tanımladığımız değil, çevremizin ya da başkalarının bizi nasıl gördüğüdür. Çevrenin bizim ya da bir kurum hakkında bilgi sahibi olması ise genelde iki yolla mümkündür. Bunlardan ilki, bir kişinin ilgili kişiyle ya da kurumla karşılıklı etkileşimde/ilişkide bulunarak kişisel deneyim yaşaması; diğeri de başkalarının anlatımları üzerinden bizim ya da bir kurum hakkında kanaat edinmesidir. Ancak insanların birbiriyle karşılıklı ilişki ya da etkileşimleri çeşitli sebeplerden dolayı giderek azalmakta; buna bağlı olarak da beşeri ilişkilerde oluşan boşluk geleneksel ve sosyal medya aracılığıyla doldurulmaya çalışılmaktadır.
Günümüzde medyanın siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan birçok işlevi vardır. Siyasi/ideolojik açıdan da öncelikli işlevi, izleyicilerin neyi nasıl düşünmesi gerektiğini değil, ne veya hangi konular/kişiler/kurumlar) hakkında düşünmesi gerektiğini belirlemektir. Başka bir deyişle medya, genel bir algı ortamını yani herkes böyle düşünüyor algısını oluşturmaktır. Hal böyle olunca medya, hepimizin algısını yönlendiren en önemli mekanizma konumuna yükselmektedir. Bu açıdan aslolan kurumların ve kişilerin medyada yer alış biçimi olmaktadır. İzleyiciler, genelde her kuruma, kişiye ve olaylara farkında olmadan medyanın gözünden yaklaşırlar, sunulan değerlendirme çerçevesini üstlenirler. Dolayısıyla çevremiz hakkında bildiğimizi düşündüğümüz/sandığımız her şey, aslında medyanın kurgulayıp sunduğu gerçeklikten ibarettir. Bu acıdır ama bir o kadar da gerçektir.
Medyanın bu işlevi nedeniyle, bir algı araştırmasında medyanın dışarıda bırakılması düşünülemez. Medya algısı analizi olmayan bir algı araştırması, kelimenin tam anlamıyla topaldır.
Proje kapsamında planlanan medya analizi çalışması, medya haberlerinde İçişleri Bakanlığının ele alınış ve sunuluş biçimlerinin analizini amaçlamaktadır. Bu bağlamda çalışma, öncelikle şu sorulara yanıt bulmaya çalışmaktadır: Medya, İçişleri Bakanlığını hangi olay ve konularla ilişkili olarak gündeme getirmektedir? Medya, İçişleri Bakanlığını kişiler mi, yoksa olaylar üzerinden mi konulaştırmaktadır? Medya, İçişleri Bakanlığı ile ilgili olay ve konuları hangi perspektiften kurgulayıp sunmaktadır? Medyanın İçişleri Bakanlığı ile ilgili haber seçiminde hangi haber faktörleri daha belirleyici rol oynamaktadır? Medya organlarıarasında İçişleri Bakanlığını ele alıp sunma açısından farklılık, söz konusu mudur?
Bu sorulara yanıt bulmak için 1 Ocak 2013 ile 10 Mayıs 2013 tarihleri arasında Türkiye’de ulusal ölçekte yayın yapan yazılı ve görsel medyada (24 televizyon kanalı ve 24 gazete) İçişleri Bakanlığına ilişkin çıkan tüm haberlerin analizi, İçerik Analizi yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Bu çerçevede bu çalışmanın, 10 Mayıs 2013 tarihinde sonlanması nedeniyle bu tarihten sonraki gelişmeleri ve değerlendirmeleri kapsamadığını belirtmekte yarar vardır.
Araştırmanın tüm sonuçlarını burada ele almak mümkün değildir; bu nedenle burada sadece araştırma bulguları arasında öne çıkan bazı bulguların belirtilmesi ile yetinilmektedir.
            1.Araştırmanın Örneklemi
Araştırma süresi kapsamında araştırma evrenini oluşturan medya organlarında İçişleri Bakanlığı ile ilgili olarak toplam 20.140 haber yayınlanmıştır. Bunlardan gazetelerde yayımlanan haber sayısının toplamı 3.351’dir. Bu sayı, araştırma süresi boyunca tüm ulusal nitelikli gazetelerde yayımlanan toplam haberin (burada haber kavramı haber ve yorumu içermektedir) %95’ni oluşturmaktadır.  Geri kalan 16.789 haber ise televizyonda yayımlanmıştır. Bu sayı, araştırma süresi boyunca Türkiye’de yayın yapan ulusal ve bölgesel kanallarda çıkan tüm haberlerin %96’sını oluşturmaktadır. Bu verilerden hareketle araştırma sonuçlarının kamusal gerçekliği birebir yansıtma kapasitesine sahip olduğu rahatlıkla, ifade edilebilir.
2.İçişleri Bakanlığının Medyada Görünürlüğü ve Temsili
Bu kısımda İçişleri Bakanlığının medyada hangi aktörlerle ya da konularla ilişkili ne sıklıkla ele alındığına ilişkin öne çıkan bulgular sunulmaktadır. Bunlar:
-Gazete ve televizyon haberlerinin çok büyük bir bölümü, şiddet/asayiş olayları ve polislerin operasyonları ile ilişkilidir. Tüm haberlerin nerdeyse yarısını (%44.4) bu kategori oluşturmaktadır. Medyada polisin baskınları/operasyonları, polisin hırsızlarla mücadelesi, hırsızlık çetelerine yönelik baskınları, terör örgütlerine yönelik operasyonları ve polise yönelik saldırılar geniş yer bulmaktadır.
-Gazete ve televizyon haberlerinin %31’i de İçişleri Bakanlığı temsilcileri ile ilişkilidir. Dolayısıyla medyada, araştırma süresi boyunca çıkan tüm haberlerin %75’i İçişleri Bakanlığı temsilcilerinin açıklamaları/demeçleri ve polislerin faaliyetleri ile ilgilidir.
-İçişleri Bakanlığı, medyada öncellikle resmi temsilcilerinin eylemleri ve söylemleri üzerinden algılanmakta ve konulaştırılmaktadır.  Medya gözünde özellikle siyasi bir aktör olarak İçişleri Bakanı, çok önemli bir aktör ve haber kaynağıdır. Söylediği ya da söylemediği her şey medya açısından dikkate değerdir ve haber değeri vardır. İçişleri Bakanlığının diğer temsilci ve üst yöneticilerinin, haber kaynağı ve aktörü olarak medyanın pek ilgisini çektiği söylenemez.
-İçişleri Bakanlığı’nın diğer temsilcilerinden olan Bakan Yardımcısı ve Müsteşarın medyada aktör olarak pek fazla rol oynamadığı gözlemlenmiştir. Bakan Yardımcısı, sadece Meclis’te yapmış olduğu basın toplantısının medyaya yansımasında aktör olarak yer almıştır. Diğer durumlarda Bakan Yardımcısının adı yalnızca zikredilmiştir. Aynı şekilde İçişleri Bakanlığı Müsteşarı da, kaynak ve aktör olarak isminin yer aldığı haberlerin çoğunda kamusal bir tartışmanın parçası değildir. Bu nedenle de medyada kendisine kamusal bir yüz ya da kimlik atfedilmiş değildir. Başka bir deyişle İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, medyada büyük ölçüde haberin kaynağı ya da aktörü olarak dikkat çekici bir role sahip değildir.
-Medya, İçişleri Bakanlığı ile ilişkili olaylara olağanüstü ilgi göstermiştir. Tematik haber kanalları, haber bültenlerinde İçişleri Bakanlığına günde ortalama beş ile sekiz arasında habere yer vermiştir. Normal kanallar da İçişleri Bakanlığı’na yönelik olarak günde en az bir haber yayınlamıştır.  Bu, oldukça yüksek bir sayıdır. Bu da, normal bir televizyon izleyicisinin İçişleri Bakanlığına ilişkin bir imaj oluşturmak için her gün televizyondan yeterli bilgi ile beslendiğine işaret etmektedir. Aynı şekilde gazetelerde de İçişleri Bakanlığı, oldukça güçlü bir biçimde ilgi görmüştür. Analiz için temel alınan birçok gazete, İçişleri Bakanlığı’na ilişkin günde en az bir habere yer vermiştir. Hatta bazı gazetelerde, bazı günlerde bir haberden fazlasına da rastlanmaktadır. Dolayısıyla gazetelerin de aynı televizyonlar gibi İçişleri Bakanlığına hem ilgi hem de önem atfettikleri görülmektedir.
3.İçişleri Bakanının Değişimi
Medya analizi zaman diliminde öne çıkan olaylardan biri, İçişleri Bakanlığında yaşanan Bakan değişimdir. Medya, bu olaya olağanüstü bir ilgi göstermiştir. Buna bağlı olarak da olay çok değişik açılardan konulaştırılarak sunulmuştur. Bu çerçevede öne çıkan bulgular şu şekildedir:
-Mini kabine değişikliği sürecinde medyanın ilgisini çeken olay, İçişleri Bakanı’nın değişimi olmuştur. Medya, diğer Bakan değişimlerinden farklı olarak İçişleri Bakanı değişimine hem daha fazla ilgi göstermiş, hem de özel bir önem atfetmiştir. Bu süreçte hem ulusal hem de uluslararası siyasi aktörlerin ve kamuoyu yapımcıların (oluşturucuların) önemli rolü söz konusu olmuştur.
-İçişleri Bakanının değişimi, Eski ve Yeni Bakanların kişisel ve siyasal nitelikleri üzerinden konulaştırılmıştır. Medya, kabine değişikliği ile birlikte Şahin-Güler değişimini, önce Bakan İdris Naim Şahin’in kişisel özellikleri üzerinden konulaştırma stratejisini seçmiştir. Ancak Bakan Şahin’in görevden alınmasına ilişkin siyasi partilerden tepki gelmesi ile birlikte, medyada konulaştırma stratejisi de değişmiştir. Değişimin haberleştirilme biçimi, eski Bakanın kişiliğinden çözüm sürecine doğru bir kayma göstermiştir. Dolayısıyla da konulaştırma,  Bakan değişiminin çözüm süreci ile bağlantısı üzerine yoğunlaşmıştır.
-Eski İçişleri Bakanının görevden alınmasının nedenleri arasında sırasıyla iç politikada yaklaşım/yöntem farklılığı, BDP ile anlaşmazlıkları ve medyanın talebi gösterilmektedir. İçişleri Bakanı’nın değişiminde en önemli nedenlerden biri, medyada pek dillendirilmeyen, ancak dolaylı konulaştırma yöntemi ile oluşturulan anlam bağlamında, eski İçişleri Bakanı’nın “devlet odaklı” bir siyaset anlayışına sahip olmasıdır. O’nun bu siyaset tarzı ise, siyasi iktidarın ve İçişleri Bakanlığının beyan etmiş olduğu “vatandaş odaklı” siyaset anlayışına tezat bir görüntü vermektedir.
-Eski Bakanın görevden alınmasının çözüm süreci ile ilişkilendirilmesi, yeni İçişleri Bakanının medyada olumlu bir biçimde algılanmasına yol açmıştır. Yeni Bakan medyanın gözünde, “yöneticilik kapasitesi yüksek”, “tecrübe-deneyim sahibi”, “kuşatıcı ve yumuşak üslup sahibi”, “zorlu açılım sürecini yönetecek kapasiteye sahip” bir siyasetçi kimliğine sahiptir. Başka bir deyişle yeni Bakan, kendisine atfedilen bu özellikleri ile “vatandaş odaklı” bir siyaset anlayışını temsil etmektedir. Yeni Bakanın bu şekilde haberleştirilmesinde İstanbul’da görev yapmış olması ve merkez medya aktörleri ile tanışıklığının önemli bir katkısı vardır.
-Eski ve Yeni İçişleri Bakanı’na, siyasi partilerden de tepkiler gelmiştir. MHP, Eski Bakana oldukça olumlu bir tutum sergilerken, Yeni Bakana yönelik oldukça eleştirel ve mesafeli bir tavır takınmıştır. BDP ise, Eski Bakana oldukça mesafeli bir tutum benimserken, yeni Bakana oldukça ılımlı ve olumlu yaklaşmıştır.
4.İstanbul’daki 1 Mayıs Kutlamaları
Medya analizi zaman diliminde öne çıkan bir diğer olay, İstanbul’daki 1 Mayıs kutlamalarıdır. 1 Mayıs kutlamaları için Taksim’e izin verilip verilmeyeceği ve bu çerçevede yaşanan bazı gelişmeler ve bu gelişmelere ilişkin siyasilerin açıklamaları medyada geniş yer bulmuştur. Medyanın 1 Mayıs kutlamasını ele alıp sunma biçiminde öne çıkan hususlar şunlardır:
-Medya, 1 Mayıs günü İstanbul’da yaşananlara olağanüstü ilgi göstermiştir. Medya açısından, doğrudan İstanbul Valisi ve İçişleri Bakanı, dolaylı olarak da Hükümet ve Başbakan Erdoğan,1 Mayıs'ta iyi bir sınav vermemiştir.
-Medya, İstanbul 1 Mayıs Kutlamalarını “polis müdahalesinin şekli” üzerinden konulaştırmıştır. Bu konulaştırma stratejisi, hem iktidarı ve kamu yöneticilerini eleştirmeye, hem de göstericileri masum ve meşru göstermeye imkân sunmaktadır. Çünkü polis müdahalesinin aşırı ve orantısız olduğu konusunda genel bir kanı oluşmuştur. Polisin kullandığı aşırı, orantısız şiddet ve biber gazı doğrudan polise, İstanbul Valisine ve İçişleri Bakanına, dolaylı olarak da Başbakan Erdoğan’a karşı bir tepkinin oluşmasına sebebiyet vermiştir.
-CHP Genel Başkanı, hükümete yönelik “polisin aşırı şiddet kullandığı ve özgürlükleri sınırlandırdığı” eleştirisi ile kendisinin göstericilere sahip çıktığı, onlarla özdeşleştiği ve onlara her durum ve koşulda destek verdiği mesajını vermek istemektedir. Ayrıca hem CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu hem de CHP üyeleri açıklamalarında sürekli demokrasiye, özgürlüğe gönderme yapmakta ve bu strateji ile Başbakan Erdoğan’ın uzlaşmadan kaçan, bireysel hak ve özgürlükleri yok sayan, kendinden olmayanı dışlayan ve ötekileştiren bir lider olduğu algısını, oluşturmaya çalışmaktadır.
-Bazı medya organlarının, CHP Genel Başkanı’nın, “otoriter”, “diktatör” gibi sıfatlarla özdeş yeni bir Başbakan Erdoğan imajı kurgulama ve oluşturma sürecine aktif olarak katıldığı gözlemlenmektedir. Medya organları, polisin “masum” göstericilere yönelik kullandığı “aşırı ve orantısız şiddet” ve “biber gazı bombardımanını” bu stratejisinin gerekçesi olarak kullanmaktadır.
Başbakan Erdoğan’ın sendika temsilcileri ile yaptığı görüşmede sendika temsilcilerinden, Taksim konusunda ısrarcı olmamaları, bayramlarını gösterilen yerde/mekânda kutlamaları yönündeki beklentisi, bazı medya organları tarafından hiç gündeme getirilmemiş, yani Başbakan Erdoğan’ın uzlaşı girişimi görmezden gelinmiştir. Ama aynı medya organları, polisin göstericilere müdahale tarzını, Başbakan Erdoğan’ın bürokrasinin gücünü kullanarak kendilerinden olmayanları, farklı düşünenleri, muhalifleri baskı altına alma ve sindirme girişiminde bulunması olarak tanımlamaktan kaçınmamışlardır. Bu açıdan bazı medya organları, 1 Mayıs kutlamalarını ve bu kapsamda yaşananları yeni bir Erdoğan imajını dolaşıma sokmak için bir fırsat olarak değerlendirmeye çalışmıştır. Kurgulanmaya çalışılan bu yeni Erdoğan imajının boyutları, “cezalandırıcı”, “otoriter”, “diktatör” gibi söylem ve sıfatlardır.
-İçişleri Bakanlığı’nın siyasi aktörünün (Bakan), toplumsal ve diğer olayların sonuçlarını öngörememesi; bu olay ve konulara yönelik kuşatıcı çözüm formülleri ve söylemleri geliştirememesi, sürekli Başbakan Erdoğan’ı, süreçlere aktör olarak müdahaleye zorlamaktadır. Araştırma kapsamında incelenen birçok olayda bu söz konusudur. Bu müdahale ise, Başbakan Erdoğan’a ilişkin “tek adam”, “her şeye müdahale eden”, “ekibine güvenmeyen” bir lider algısının oluşmasına sebebiyet vermektedir.
-MHP genel Başkanı Devlet Bahçeli ise, hem göstericilere hem de hükümete mesafeli ve eleştirel bir yaklaşımı benimsemiştir. Bahçeli, bir yandan AK Partiyi, “orantısız güç kullanıldığı” ve “uzlaşıdan değil restleşmeden yana olduğu” gerekçesi ile eleştirmektedir. Eleştirisi üzerinden de AK Parti ile arasına mesafe koyduğunu, AK Partinin aynı paralelde olmadığını göstermektedir. Öte yandan ise Bahçeli, göstericilere yönelik eleştiri ve uyarısı üzerinden de göstericileri kesinlikle desteklemediği ve bununla bağlantılı olarak da CHP’nin pozisyonunu da hiçbir şekilde paylaşmadığı algısının oluşmasına zemin hazırlamaya çalışmaktadır.
5.Diyarbakır’daki Nevruz Kutlamaları
Diyarbakır’da gerçekleşen Nevruz kutlamaları, dışsal faktörler nedeniyle medyada olağanüstü ilgi gören bir diğer olaydır. Bu olayın hükümet-muhalefet çatışmasına yol açması da medyanın ilgisini artıran bir diğer etkendir. Bu olay kapsamında öne çıkan bazı bulgular şu şekildedir:
-Diyarbakır’daki Nevruz Kutlamaları da medyada yoğun ilgi gören konular arasındadır. Hem gazeteler hem de televizyon kanalları konuya oldukça yoğun ilgi ve önem atfetmişlerdir. Ayrıca birkaç medya organı dışında Diyarbakır Nevruz Kutlamalarına medyanın yaklaşımı olumludur. 
-Medya organları ve özellikle de gazeteler arasında konulaştırma açısından bazı farklılıklar da söz konusudur. İdeolojik nitelikli olan gazeteler, Diyarbakır’daki Nevruz Kutlamalarını bölünme endişesi perspektifinden konulaştırırken, diğer gazeteler olaya daha çok çözüm süreci ekseninden yaklaşmakta ve Diyarbakır’daki Nevruz Kutlamalarını çözüm sürecine önemli katkısı olan bir olay olarak değerlendirmektedir.
-Diyarbakır’daki Nevruz Kutlamaları esnasında miting alanında Türk bayrağının olmayışı iktidar ve muhalefet partisi MHP arasında, polemiğe sebebiyet vermiştir. Bu süreçte MHP, eleştirilerini “bayrak” üzerinden yürüterek toplumsal tansiyonu yükseltmeye ve bununla ilintili olarak hem Hükümeti hem de Başbakan Erdoğan’ı yıpratmaya çalışmıştır.
-Başbakan Erdoğan ise, bayrak asmayan ve astırmayanların “marjinal” oldukların ve bunların toplumsal barış ve huzuru bozmaktan başka bir amaç gütmediklerine vurgu yaparak Hükümete karşı oluşabilecek tepkileri ve öfkeleri önlemeye çalışmıştır.
6.Medyanın Kurum Olarak İçişleri Bakanlığına Bakışı
Medya, İçişleri Bakanlığını zaman zaman da kurum olarak konulaştırma yoluna gitmiştir.  Bu çerçevede dikkat çeken hususlar şunlardır:
-Kurum olarak İçişleri Bakanlığı medyada bazı açılardan olumlu bazı açılardan ise olumsuz bir algıya sahiptir. Başka bir deyişle İçişleri Bakanlığının algısı, aktörler ve konulara göre değişkenlik göstermektedir. İçişleri Bakanlığının medyaya yansıyan tüm eylem ve faaliyetleri genel olarak vatandaşın güvenlik ihtiyacını karşılamaya ve dolayısıyla can ve mal güvenliğini sağlamaya yöneliktir.
-İçişleri Bakanlığı, genelde hem vatandaşın güvenliğinin ve huzurunun arttırılmasına, hem de vatandaşa hizmet akışının hızlandırılması ve kolaylaştırılmasının sağlanmasına yönelik eylemler ve söylemlerle ilişkili olarak gündeme gelmektedir. Bu bağlamda yeni silah tasarısı ve bu kapsamda düğün ve eğlence gibi kalabalık yerlere silah sokulmasının yasaklanması, trafik kazalarının önlenmesine ilişkin yeni düzenlemeler, yeni kimlik kartları, askerleri koruma amaçlı kalekol yapımı vb. vatandaşın yaşam kalitesini artırmaya ve vatandaşı korumaya yönelik olumlu girişimlere örnek olarak gösterilebilir. İçişleri Bakanlığı’nın bu yöndeki girişim ve eylemleri medyada da aynı şekilde yansımasını bulmaktadır. Bunun doğal bir sonucu olarak medyada İçişleri Bakanlığına ilişkin genel algı, olumludur. Bazı konularla ilişkili olarak ise, medya mesafeli ve eleştirel bir tutum sergilemektedir. Örneğin İçişleri Bakanlığı tarafından bazı belediye başkanları ve/veya İçişleri Bakanlığı’na bağlı birimlerde yönetici konumunda olanlara yönelik soruşturma izni verilmemesi gibi durumlarda medya, İçişleri Bakanlığı’na, “tarafsız davranmadığı gerekçesiyle” pek ılımlı ve olumlu yaklaşmamaktadır.
7.Medyanın Mülki İdare Amirlerine Yaklaşımı
Medya, çeşitli olaylar vesilesiyle mülki idare amirlerini de gündem taşımıştır. Mülki idare amirleri siyasi aktör olmadıkları için medyanın ilgisi de oldukça sınırlı olmuştur. Bu kapsamda şu bulgular ön plana çıkmıştır. Bunlar:
-Medya, Valilerin kamusal alandaki tutum ve davranışlarına anında tepki vermektedir. Özellikle mülki idare amirlerinin vatandaşa ve kamu personeline yönelik dil ve üslup tercihleri medyanın dikkatinden kaçmamaktadır. Medya, mülki idare amirlerinin mesleki statü sebebiyle sahip oldukları imtiyazlı rollerini, bürokrasi eliyle vatandaşa hissettirmek ya da sürdürmek istedikleri zaman, bunlara sert tepki vermektedir.
-Mülki idare amirleri, yani valiler ve kaymakamlar, vatandaşa karşı olumsuz ya da kamusal algı ve vicdana ters düşmeyen olaylara imza atmamışlar ise, medyada çok fazla eleştiriye muhatap olmamaktadırlar. Birkaç vali dışında, medyada mülki idare amirleri algısı olumlu veya yansızdır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerindeki mülki idare amirleri, vatandaşa yakın olma yönündeki girişimleri ve projeleri ile gündeme gelmektedirler. Kaymakamlar ise, valilere kıyasla daha az gündeme gelmektedir. Kaymakamlar, ancak vatandaşa yönelik sıra dışı projeler gerçekleştiriyorlarsa, medyada yer alabilmektedir. 
8.Medyanın Polise Bakışı
Polisler, çeşitli olaylar (protestolar, adli olaylar, trafik kazaları, operasyonlar vb.) ile ilişkili olarak medyanın gündeminde yer almıştır. Polislerin ele alınış ve sunuluş biçimleri konusunda şu hususlar ön plana çıkmaktadır:
-Medyada polis iki farklı şekilde algılanıp sunulmaktadır. Bir yandan polisler, kahraman ya da efsane rolünde, diğer yandan da topluma eziyet edici olarak takdim edilmektedir. Terörle, kaçakçılıkla ve organize suçlarla mücadelede görev yapan polisler, medya tarafından adeta kahraman gibi sunulmaktadır. Buna karşılık, toplumsal olaylara müdahale eden polisler, yani çevik kuvvet polisleri, oldukça olumsuz biçimde gündeme getirilmektedir. Ayrıca medyada, kaçakçılık, terörle ve organize suçlarla mücadele birimlerinde görev yapan polislere ilişkin olarak, İçişleri Bakanlığı’ndan bağımsız birimlermiş gibi, bir algı hâkimdir.
-Medyada karakollarda işkence (dayak ve darp vakaları) olayları medya gündeminde eksik olmayan haberlerdir. Bu olaylar çoğu zaman bu tür olaylara maruz kalanların kendi gayretleri ile elde ettikleri görüntüler ya da şikâyetleri üzerinden gündeme gelmektedir. Polise yöneltilen bir diğer suçlama noktası da, polislerin toplumsal olaylara müdahaledeki aşırı güç kullanma isteğinde olmalarıdır. Vatandaşlar arasında yaşanan asayiş vb. olaylarında ise, polisin aktif müdahale eden, sorunu büyümeden çözen olarak değil, çoğu zaman seyirci konumunda olduğu da, medyada sıkça yer alan konulardan biridir. Polisin gözaltı esnasında insanlara potansiyel suçlu muamelesi yapması, darp gibi şiddet eylemlerinde bulunması, insanlara karşı aşırı şiddet kullanma eğilimi göstermesi vb. yaklaşımlar ya da davranış biçimleri medyada yoğun eleştiriye muhatap olmaktadır.  Bu temelde medya, bu tür davranış biçimlerinin polisin meşruiyetini ve varlık nedenini sorgulamaya ve toplumda da tepkiye yol açacağından acil önlem alınması ya da reform yapılması çağrısında bulunmaktadır.
Sonuç ve Değerlendirme
Medyanın haber üretimi ve sunumu, rutin bir işleyiş mantığı içerisinde gerçekleşmektedir. Medya, güncel olaylara, açıklamalara ve resmi verilere bağlı bir habercilik anlayışı izlemektedir. Dolayısıyla da olayların/konuların gündeme gelmesi, açıklamalar/demeçler üzerinden gerçekleşmektedir. Bu bağlamda “açıklamalar” ya da “açıklamalara karşı açıklamalar” söz konusu olmadığı durumda, medya açısından konu ilgi çekici olmaktan çıkmaktadır. İç politikada gazeteler, sürpriz nitelik taşıyan ve çatışma/polemik potansiyeli yüksek olaylara daha fazla ilgi göstermekte ve önem atfetmektedir. Bu bağlamda “taraf-karşıtlık denklemine” yerleştirilip işlenebilecek olaylara medya, her zaman öncelik vermektedir.
Genel olarak bakıldığında ise, hem televizyon hem de gazetelerin çatışma, saldırı, karşı saldırı gibi her türlü olumsuz olayları daha fazla gündeme taşıdıkları görülmektedir. Bu açıdan çatışma faktörü başat haber faktörüdür. Başka bir deyişle, medya, olayları ve konuları, kısır çekişmelere dayalı, karşıtlık çerçevesine hapsedilmiş, polemiğin/çatışmanın ön planda tutulduğu bir anlayış ve strateji ile ele almaktadır. Bu açıdan medya olayların ve konuların özüne inmeden, tüm boyutları ile ele almadan, kendi ideolojik bakış açısına göre bazı boyutlarını ön plana çıkararak bazılarını da gizleyerek kendi görüşlerini kabul ettirmeye çalışmaktan başka bir amaç gütmemektedir. Medya, kutuplaşmış ve tarafgil bir yapı sergilemektedir. Yani medyanın amacı, gerçeklerin ortaya çıkması değildir. Amacı, kendi pozisyonu doğrultusunda izleyicileri/okuyucuları yönlendirmek ve hatta manipüle etmektir. Kısacası medya, kendi ideolojik duruşu doğrultusunda bir konulaştırma perspektifi ve stratejisi seçmektedir. Bu bağlamda medya, olayları bazı söylemleri gündeme getirmek ve gündemde tutmak için bir vesile olarak değerlendirmektedir. Bu da oldukça kaygı verici bir durumdur.
 
KAYNAK
TİAV (2014) Toplumda İçişleri Bakanlığı ve Mülki İdare Amirleri Algısı – Rapor II –Medya Analizi, Ankara: TİAV Yayınları.
 
 
Yayınlandı:
Gökçe, O. ve S. Çapar (2015) "İçişleri Bakanlığı ve Mülki İdare Algısı Oluşumunda Medya", İdarecinin Sesi, Nisan-Mayıs-Haziran 2015, Sayı: 165, ss:24-30.
 
[1]Toplumda İçişleri Bakanlığı ve Mülki İdare Amirleri Algısı Projesi Akademik Koordinatörü
[2]Toplumda İçişleri Bakanlığı ve Mülki İdare Amirleri Algısı Projesi İdari Koordinatörü
[3]"Toplumda İçişleri Bakanlığı ve Mülki İdare Amirleri Algısı - Rapor I - Vatandaş Algısı" kitabı Türk İdari Araştırmalar Vakfı tarafından 2013 yılında yayınlanmıştır.
[4]"Toplumda İçişleri Bakanlığı ve Mülki İdare Amirleri Algısı - Rapor II – Medya Analizi” kitabı Türk İdari Araştırmalar Vakfı tarafından 2014 yılında yayınlanmıştır.
 
 
 

T.C. İçişleri Bakanlığı
Araştırma ve Etütler Merkezi
Sakarya Mahallesi Hacı Ayvaz Sokak No: 9 Altındağ- Ankara
Telefon: (0312) 397 56 46 Faks: (0312) 397 08 03
arem@icisleri.gov.tr